"Farkımız yıldızlarımız"

"Farkımız yıldızlarımız"
HTSPOR Yazarı Önder Özen, Türkiye – Çek Cumhuriyeti maçı öncesi iki tarafı da tartıya aldı

A milli takımımız Avrupa şampiyonası eleme grubunda Çek Cumhuriyeti karşısına çıkıyor. Üç gün sonra da Letonya deplasmanı var. Bu iki kritik maç öncesinde havamız nasıl görünüyor?

Fazlasıyla tuhaf bir futbol iklimimiz var. Aslında tuhaflıktan da öte. A milli takımımız da tıpkı kulüplerimiz gibi; Bakarsak bağ olur, bakmazsak dağ olur noktasındayız yıllardır. Bakmıyoruz, bakamıyoruz bir türlü. Işık hızıyla sorun yaratıp iş sorun çözmeye gelince ya erteliyor ya da yokmuş gibi yapıyoruz. Neticede biriktirdiğimiz sorunlarımızla birlikteyiz. Bir tarafta sakatlığı sebebiyle gelemeyenler, bir tarafta aynı sebeple kadrodan çıkarılanlar ve bir tarafta da yıpratılmak istenen bir çocuğa sahip çıktığı için saldırılan bir teknik adam. Nereden bakarsak bakalım tuhaf bir maç önü.

Nasıl bir stratejiyle oynanmalı bu maç?

Oyunda belirgin bir üstünlük kurma şansı yoksa oyuncularla üstünlük kurmak en uygun strateji olur. Fark yaratabilecek 4 oyuncumuz var. Gökhan Gönül ve Caner Erkin güçlü bindirmelerle oyun temposunu lehimize yükseltebilir. Arda Turan ve Gökhan Töre bireysel becerileriyle rakip savunmacıları geçebilir. Bu skoru lehimize çevirebilir. Bu dört oyuncunun kalitelerini ortaya çıkaracak bir anlayışı da Fatih Terim sahaya koyabilir.

Kaybedersek her şey biter mi?

Tabelada bitmez ama kamuoyunda bitebilir. Ben iki maçta alınacak en az dört puanın bizi grupta doğru yere getirebileceğini düşünüyorum.

UMUT HATAYA ZORLAYACAKTIR
İlk maçta Hollanda’yı yenmiş bir rakipten söz ediyoruz. Avantajlarımız neler?

Çek Cumhuriyeti takımı bu grupta hiçbir takıma içerde veya dışarıda net bir oyun üstünlüğü vermez. Doğal olarak biz de bu akşam belirgin bir oyun üstünlüğü almayız. Ancak bu tip bir takıma karşı oynarken oyun üstünlüğü almadan da maç kazanılabilir. Bunun için çok yüksek eforla oynamalısınız. Umut Bulut birinci santrforumuz değil. Ancak yüksek eforlu oyunlar için ilk seçenek olabilir. Bu akşam Umut’un enerjisine ayak uydurabilirsek avantajın ilkini bulmuş oluruz. Karşımızda disiplinli ve takım olarak savunmayı iyi yapan bir ekip var. Bu tarz ekipleri belli belirsiz bir oyun üstünlüğüyle geçemezsiniz. Net bir oyun üstünlüğü alamıyorsanız savunmayı değil savunmacıları aşmak daha makul bir seçenek olur. Burak Yılmaz’la savunmayı aşmak zorundasınız. Ancak Umut Bulut’la savunmacıları aşabilirsiniz. Umut Bulut savunmacıları ipe dizer demiyorum, hataya zorlar diyorum.

Başka ne tür artılarımız var?

Almanlar için her maçın hikayesi farklı olsa da senaryosu aynıdır. İspanyollar için de öyle. Sahaya ekol sürmekle takım sürmek arasındaki farka değinmeye çalışıyorum. Biz sahaya ekol sürmüyoruz, takım sürüyoruz. Doğal olarak bizim için her maçın hem senaryosu hem de hikayesi farklıdır. Misal; İzlanda maçı öncelikli olarak ‘oyuncu performansıyla’ alınması gerek bir maçtı. Hem oyuncu performansının düşüklüğü hem de taktik hatalarla kaybettik. Bu maç ise elbette doğru strateji ve taktik anlayışla oynanmalı. Ancak öncelik şu; karşılaşmayı oynandığı statta bulunan herkes için duygusu yüksek bir maç haline getirmelisiniz. Bu çok önemli. Hatta bir detay değil, bizzat asıl unsur. Buradan aday kadroya ve Fatih hocanın ‘bu formayı sadece giymek, terletmek isteyene veririm’ sözüne dönecek olursak, bugün duygusu yüksek bir takımla sahaya çıkacağımızı söyleyebiliriz. Bu da bir avantajdır.

İzlanda hezimeti sonrası önümüzdeki iki maç daha kritik hale geldi. Bu üç gün bir kırılma olabilir mi?

İyi başlamadık ve son sıradayız. Ancak daha 9 maç var. Köprünün altından daha çok sular geçecektir. Dengeli bir gruptayız ve puan barajının düşük olma ihtimali yüksek görünüyor. Bence Çek Cumhuriyeti ve Letonya maçlarından alınacak 4 puan hiç de kötü olmaz. Şahsen kırılma beklemiyorum. Bu tip zor maçları iyi oynatan bir antrenör ekibimiz var. Genç ve motive edilmesi nispeten daha kolay oyuncularla sahada olacağız. Dezavantaj gibi görünen avantajlara sahibiz.

Başa dön tuşu